Priene

PRIENE (GÜLLÜBAHÇE)

lonia'nin siyasal ve dinsel merkezi olan Panionionun Priene topraklari içinde bulunmasindan ötürü bu kent, lon dünyasinin en erken yerleşmelerinden biridir. Bununla birlikte kentin başlangiçta nerede kurulduğu henüz kesinlikle bilinmemektedir. Bu ilk kent olasilikla bir yarımada üzerinde yer aliyordu ve iki limani vardi. Prieneliler M.Ö, 495 yilinda Lade Savaşıina on iki gemi ile katılmiştır. Dünyanin yedi unlu duşunüründen biri olan Bias'in M.O. 6. yüzyılın başında Priene'de yaşamiş oldugu soylenmektedir. Bu ilk yerleşmeden elimize geçen tek sanat eseri, ön yüzünde Athena başi görülen ve M.Ö 500 tarihlerinde basılmış olan elektron bir sikkedir.

Yeni Priene kenti bugünkü yerinde, Atina'nin gösterdiği ilgi ve yardimlarla M.Ö 350'de kurulmuştur. O zaman denize bugünkünden çok daha yakin bulunan Priene'nin bir de Naulochos adinda limani vardi. Priene, siyasal yaşamda hiçbir zaman önemli bir rol oynamamiştır; her şeyden önce Atina'nin etkisi ve yönetimi altinda kalmiştır; daha sonra Bergama Kralliğının ve sonunda da Roma'nin egemenligi altina girmiştir. Roma yönetimi M.O. 2. yüzyıl ortalarında başlar. Bütün bu olaylara karşın burada ortaya çikarilan 4. yüzyıl ve Hellenistik Dönem yapitları, Hellen Sanatinin değer ve önem bakimindan en başta gelen örnekleri arasinda sayılmaktadir. Menderes Nehri'nin getirdigi kil birikimleri, Priene'yi gittikçe denizder uzaklaştirmış ve Roma Çağr'nin sonlarına dogru kent önemini yitirmiştir. Ancak yine de, Bizans Çagi'nda önemli bir piskoposluk merkezi olabilmiştir. Priene'de arkeolojik kazılar ilk kez 1895'te Carl Humann tarafından yapilmiş ve sonradan Th.Wiegand yönetiminde 1898'e değin sürdürülmüştür. Kazılardan önce British Society of Dilettanti'nin yürüttüğü araştirmalarin sonuçlari yayımlanmiştır: The Antiquities of lonia, Vol. IV., 1881. Wolf Koenigsin başkanliğinin ardindan kazıları şimdi Wulf Raeck yürütmektedir. Priene, M.O. 350'de yeniden kuruluşundan hemen sonra, güzel ve sağlam bir kent duvar ile çevrilmiştir. Bugün dahi surlarıin bazı kesimlerinde rustica duvar isçiliğinin güzelliği göze çarpmaktadır. Tamamen yerli mermerden yapılmiş ve çok iyi bir biçimde onarilmiş olarak korunmuşlardır. Duvar, Troia'da görüldüğü gibi, aynı tip testere dişli plana sahiptir. Ustünde kisa aralıklarla çok sayıda dirsekler yer almaktadir ((Sek 338). Kenti Ele geçirmek için yapilacak bir saldırida Priene halkı, bu çıkintıların arkasında siperlenerek, her türlü düşman gücüne karşi ok ve mizraklarla savunmalarıni yapabilirlerdi. Kentin ana girişi kuzeydoğu kapisidir (16). Buna ek olarak iki giriş daha vardır: biri ana yolun batI ucunda (19), diğeri agoranin guney stoasindan geçen sokağin doğu bitimindedir. Hippodamos sisteminde yapılmiştır. Bu tür kent planında sokaklar birbirlerini dik  açi yaparak keserler. Hellen dünyası kentleri içinde söz konusu planin en eski ve enguzel örneği burada görülmektedir ((Sek. 338). Kentin atmosferi bugun de, iyi korunan caddeleri ve yapiların siralandiğı sokakları ile, antik çagda oldugu gibi eski görünümundedir. Kent güneye bakmaktadır; ana yollar doğu-bati dogrultusunda uzanmaktadır yan sokaklar ise bunları dik açılarla merdivenli biçimde kuzey-guney dogrultusunda kesmektedir. Tiyatro (9), Stadyum (15), Kutsal Stoa (4) gibi en önemli sutunlu yapılar. Atena Tapinaği'nin güney stoası (2) ve özel evlerden pek çoğunun oikoislari (oturma odaları) guneye bakmaktadır ((Sek. 345). Böylelikle oturma odalari ve toplanti yerleri kiş boyunca guneş görmekte, yazın ise günes yapiların üzerinden yuksekten geçtiği için daha az sicak olmaktadır. Evlerin oluşturduğu bloklar (insula) 47,20x 35,40 m. boyutundadır.

Genellikle her bir blokta 4 ev bulunurken, resmi ve dinsel yapilar o şekilde planlanmislardir ki, tam olarak bir, iki ya da üç bloğu kaplamaktadıirlar. Yan sokaklar genellikle 3.50 m ana yollar ise 4,44 m.genişliğindedir. Kutsal Stoa'nin önünden geçen ana cadde 7.36 m enindedir. Antik Hellen yazarları bu tür kent planınin Miletli Hippodamos tarafından bulunduğunu ve Milet ile Piraeus'un da (Pire) M.O. 5. yüzyilin ikinci dortlugunde bu plana uydurularak yapıldığını bildirmektedirler (Milet bölümüne bakiniz).

Priene'nin suyu bir aquadukt aracılığı ile dağdan geliyor ve kentin kuzeydoğusundaki bir noktada surdan içeriye giriyordu. Su buradaki üç havuzda (22) durulmaya birakıildiktan sonra toprak künklerle bütün kente dağitıliyordu. Havuzlarin harçli duvarları Bizans Çagi'ndan kalmadır (22). Bununla birlikte, çevreleyen duvarin guzel rustica taş işciliği bu havuzların Hellenistik Dônem 'den beri var olduğunun bir kanitidir. Kentin pek çok yerinde su, çeşmelerden akmaktaydı. Bunlardan biri tiyatro skenesinin guneydoğu köşesindeydi; bir diğeri de aynı yol üzerinde batidan ikinci bloğun güneydoğu köşesinde yani yan sokağa hemen dönülünce yer almaktaydı (F). Ana yol üzerinde, Kutsal Stoa'nın doğu ucunda da çeşme vardı. Bir başkası Athena Tapinaği'nin guney kenarinda (l), bir yan sokağin doğu duvarinda, köşede, basamaklı yolun ana yolla birleştiği yerde bulunmaktaydi (F). Bir diğer çeşme ise agoradaki güney stoanin önünden geçen yolun bat kesimine yapilmişti; agoradan sonra gelen ikinci sokağın doğu köşesindeki evin önünde durmaktaydi (F).

Athena Tapınağı. Priene'nin en eski ve en önemli yapisi, kentin en yüksek yerinde,deniz düzeyinden 96,76 m. yukarida inşa edilmiş olan Athena Tapınağı idi ((Sek. 338, No.1; Sek. 339). Yukarida değinilen ve Klazomenai' da ele geçen bir hazinede bulunmuş olan elektron Staterin de gösterdiği gibi Athena'ya, eski Priene kentinde de tapiniliyordu.Gerçekten Athena'nin M.O.7. yüzyılda Batı Anadolu'da en önemli tanri olduğunu Erythrai ve lzmir kazıları ortaya koymuştur. Böylece Athena'ya Priene'de ve diğer lonia kentlerinde 7. yüzyıldan da daha eski tarihlerde tapınıldiğı olasıdır.

Priene'deki Athena Tapinaği'nı dünyanın yedi harikasından biri olan Maussolleion ünlü mimarı Pytheos inşa etmiştir. Bu yapısı ile Pytheos, lon mimarlığinin klasik örnegini vermiş ve Vitruvius'tan öğrendigimize göre, kendi mimarlık yöntemi üzerinde bir kitap yayımlamiştır. Yapi 6 x11 sütunlu bir peripteros olup, lon düzenindedir. Tapinağin perista sisle birlikte stylobat ölçüleri 37,20 x 19,55 m'dir. Naosun tamamı 100 Attika ayagi yan 29,48 m. uzunluğundadir. Cella 50, Pronaos 30 ayaktır. Opisthodomos çok küçuk olup 12 ayak yani 3,53 m'dir. Tapinağin yan yüzlerinin yüksekliği cella uzunluğunda olup,ayaktir yani bunun 43 ayagi sütunlara, 7 ayağı da üstyapiya düşmektedir. Inşa malzemes yerli Mykale mermeridir. Suslu kisimlar boyal idi ve özellikle kirmizı ile mavi renkler daha çok kullanılmış.

Birkaç yil once yeniden yerlerine dikilmiş olan peristasisin kuzeyindeki sutuniar oldukça etkileyicidirler (Lev. 89). Ancak sütun kaidelerinin restorasyonunda torus umuştur (restorasyonu Sek. 340 ile karşılaştıriniz).Athena Tapinagi nin duzeni (Şek. 340) aşagidan yukarıya dogru şoyledit

1) Platform (uç basamakli krepidoma ya da krepis).

2) Sütun altligı (kaidesi). Eski Anadolu tipinin Efes biçimini göstermektedir ve plitlhos hirspira ile bir torusdan oluşmaktadir. Plinthos (kare bir blok) üstündeki spira, üç çift dışbükey profil ya da astragalve bunlar arasındaki scotia ya da trochilos olarak adlandıran iki içbükey yuvarlak profilden oluşmaktadır. Spira üzerinde bulunan torus,
watav vivli büyük bir dişbukey yuvarlaktir. Pytheos tipi olan bu kaide, yalniz alt yanısında yivlidir (Şek. 340).Sütun. Sütunlar kendi altçaplarinin 10 katı uzunlukta idiler. Yivler 24 adettir ve birbirleriyle biçak sırtı şeklinde birleşmektedirler. Hemen başlığın altındaki sütunun üst kismi başliğa geçişi sağlayan yuvarlak bir profile sahiptir.

4) Başlik. Başlık sütunla birleştiği yerde bir inci dizisi ile süslüdür, onun üstünde bir lon kymationu ile bezeli "ekhinus'" bulunur; onu da üstten ve yandan volütler sarar. Arada bir kanalis (iki volütün arasındaki kanal) vardır. Onların da üstünde bir kyma reversa profilli Lesbos kymationu ile süslü ince abakus bulunur.

5 Ust yapi. Bu, üç fascialı (bölüm) bir architravla (baştaban) başlar, onun üstüne de bir inci dizisi ile bir lon kymationu sonra bir diş sirasi ve yine bir inci dizisi ile bir lon kymationu gelir. Bundan sonra düz bir kornişten (pervaz) oluşan corona ya da geison bulunmaktadir. Bunlarin üstünde de aslan başI şeklindeki çörtenleri olan ve bitkisel motiflerle bezeli sima (yağmur oluğu) yer alir.

Pronaos erken örneklere oranla büyüktür. Pronaosun bu genişleme özelliği sonraki devirlerde devam ettirilmiş ve Orta Hellenistik evrede, örneğin, Menderes Magnesiasi'ndaki Zeus Sosipolis ve Artemis tapinaklarında da (Sek. 333, 334) uygulanmıştr.

Eski lon tapınaklarında opisthodomos yoktu. Pytheos'un Dor düzeninden aynen alip kendi tapinak planına uyguladiği dar opisthodomos, sonradan bütün lon tapinaklarinda sürekli olarak kullanilmiştır (Şek. 308-310, 333, 339). Sonradan gelen mimarların sürdürdükleri  başka bir Pytheos özelliği’de sütunların 24 yivilik oluşudur.Buna karşın tapinak bütünüyle ilgi gormemiştir.Çünkü  planı tamamen Dor tapınaklarında oldugu anlayişina çok ters duşmektedir. Pytheos planı kucuk bir degişiklikle  yalniz Teos'daki Dionysos Tapinagı’nda (Sek. 313) uygulanmktadır 
M.O. 4. yuzyilin ortasindan sonra inşa edilmeye başlanan tapinağin doğu yarisi, Buyük Iskender tararindan tamamlattirlmiştır. Bugün British Museum'da korunan,naosun guney antasinin en ust blogu uzerindeki bir yazıtta "Kral iskender tapinaği Athena Pollas'a sundu" cumleSI bulunmaktadır. Tapınağin tamamen değişik ve geç bir bezeme still gösteren bati yarisinin, ancak M.O.2.yüzyılın ortasında ya da ikinci yarısında kült heykeinin ve sunagin yenilendigi Sirada tamamlanmiş olduğu anlaşılmaktadır. Olasilikla çocukluğunu Priene' de geçiren Kappadokia prensi Orophernes, bir ara kardeşi Ariarathes'in kralliginieline geçirdigi sirada (M.O. 158), devletin 400 talent tutarindaki hazinesini korunmak uzere Priene kentine emanet etmişti. Prieneliler de sonradan bu parayı kendisine geri vermişlerdir. Orophernes bu nedenle Priene kentinin güzelleştirilmesine yardim etmiş olmalidir. Gerçekten kült heykelinin, kendisinin bir sunusu olduğu şüphesizdir.Cünkü heykelin kaidesinde Özel olarak açılmiş bir oyukta Orophernes'in bugüne değin bilinen ve halen Berlin Muzesi'nde korunan birkaç gümüş sikkesi bulunmuştur. Bu nedenle kendisinin oteki eserlerin tamamlanmasina da parasal katkılarının olduğunu duşünmek yanliş olmasa gerektir. Orophernes'in sunduğu Athena heykelinin tasvirlerini

Roma Imparatorluk Donemi Priene paraları üzerinde görüyoruz. Bu paralardaki tasvirlerde Athena, migferi, aegisi (keçi postu), kalkan ve mizrağı ile ayakta durmakta ve uzattiği sağ elinde küçuk bir nike tutmaktadır; yani Athena Parthenos tipinde tasvir edilmektedir. 
Alman kazilarindan önce, Ingilizlerin tapınakta yaptıklari çalışmalarda, mermerden olan kült heykelinin sol ayağından, sol elinden ve sol kolundan parçalar ile Nike heykelinin altın yaldizlı, bronzdan kanatlar ele geçmiştir. Bulunan bu parçalara göre heykel yaklaşik 6 1/2 m. boyunda, yani Atina Akropolü'ndeki Athena Parthenos heykelinin yarisı büyüklüğündedir.

Tapinak sunağinin bugün yalniz temellerinden bir bölümü ayaktadir. Bununla beraber ele geçen parçalardan sunağın Bergama'daki Zeus Sunaği'na benzediği ve kabartmalarinin da Bergama heykeltraşlık okulunun etkisinde kalinarak yapildiğianlaşilmaktadir. Priene'deki bu sunağın kaidesini süsleyen ve tanrı ile dev tasvirlerinden oluşan yüksek kabartmaların bir kismı bulunmuş olup, şimdi Istanbul Arkeoloji Müzeleri'ndedir. Bu heykeltraşlik eserleri de, sunağın M.O. 2. yüzyılin ortasinda ya da ikinci yarısında inşa edildigine işaret etmektedir. Priene Sunağr ndaki gigantomachie (devier savaşi) tasvirerinin, Bergama örneğinde olduğu gibi bir friz şeklinde degil, metoplar halindeki çerçeveler içinde yer aldıkları saptanmıştır. Tapinagin önundeki alanin düzgün taşlarla kaplanmasi da, sunağın inşaasi sirasinda yapilmişlir.

M.O.2. yüzyılın ikinci yarısinda yapilan inşaat esnasinda, devrin modasına ve Bergama orneklerine (Sek. 286, No. 6) uygun olarak bir stoa inşa edilmiştir. Dor düzenindeki bir sun sirası ile iki nefden oluşan bu stoa (2) 78,40 m. Uzunluğunda idi ve tapinağın kente bakan yönünü tamamen kapatiyordu. Dinsel bir yapinin, gunluk yaşantida önemi büyük olan bir mimari eser tarafindan ikinci plana atilması, Hellenistik Sanat anlayışınin bir özelligi idi (Sek. 332, No. 2). Stoa, arkasını tapinağa dayıyor, ancak butun onyuzu ile Menderes Ovası'na bakıyor Alindaki halen 7m. yükseklikte korunmuş olan guzel teras duvariile birlikte 32 sütununun şüphesiz çok göz alicı bir görünumu vardi. Kent sakinleri kolonadin içinde günlerini görüyor.gezintiler yapiyor ve o zamanlar buradan açikça gorülen denizi seyretmektedir Tapinağın ve sunağın architravlarindaki yazitlardan anlaşıldiğina göre, burası Auugustus Dönemi'nde, Athena'nın yanisira imparatora da tapiniliyordu. Bu dönemde Kutsal Yeri'nin doğusuna bir propylon inşa edildi ($ek. 339). Bu yapinin ön basae guney duvarınin bir parçası halen ayakta durmaktadır.Agora. Kentin merkezini, M.O. 3. yüzyılda inşa edilip, hemen hemen iki blokluk yer (75,63 x 35,40 m. ) kaplayan agora (3) oluşturuyordu (Sek. 341). Yapinin üç yanini stoalar çeviriyor, kuzeyinden de kentin ana caddesi geçiyordu. Stoalar Dor düzeninde idi. Agoranın batisinda bir sira dükkän yer allyordu. Agoranin güneyinde arazi aşağiya doğru egimli oldugu için, gúney stoanin bir de bodrum kat vardı. Bu stoan in yalniz doğu ve bati bölümlerinde dükkánlar bulunuyordu. Stoanin tam ortasi ise, iki yan bölüm arasinda uzunlamasina sekiz sütunla ikiye bölünmüş bir salon haline sokulmuştu (Sek. 341). Bu salonu kIşın soğuk kuzey rüzgårlarından korumak için, őn nefdeki sütunların arasi, yaryükseklikleri boyunca bir duvarla kapatılmıştır. Yerde yatan bazı sütunlarda bu koruyucu duvarin girdigi oyuklar görülmektedir.

Priene agorası da bütün Hellen kentlerindeki agoralar gibi halkın toplandiğı, festivallerin yapildiğı, ticaret işlerinin görüşülduğü bir açık alandi. Agoranin tam ortasinda tanrı Hermes'e ait bir sunak bulunmaktadır (Şek. 341). Sunağın hemen doğusunda, zamaninda üstü tente ile örtülebilen, özel olarak ayrılmış ve taşlarla döşenmiş iki platform görülmektedir. Törenler sirasında önemli kişilerin burada, bu tentenin altında yer aldıkları sanilmaktadır. Bu iki platformun önünde bulunan on iki taş kaide ($ek. 341) tente çatiyı taşiyan ahşap sütunların tören günlerinde dikilmesine yariyordu.

Agora alanı ve stoaların önleri, antik çağda heykellerle dolu idi (Sek. 341). Bronzdan yapilmiş heykellerin yaninda, canlı renklerle boyalı mermer heykeller, mavi ve kirmızı renkle boyanmiş yapilar, bizim bugünküü anlayışimiza göre çok egzotik bir atmosfer oluşturuyorlardi. Bu açık hava heykel sergisinden, şimdi yalniz kaideler ve onların temelleri kalmiştır. Kaideler çoğunlukla bir bank ya da exedra şeklinde oldukları için, ayni zamanda oturmaya yariyorlardı; heykeller onlarin aralikları ústünde duruyordu. Besin meddeleri için ayrı bir pazar yeri var. Agora hemen batısında ve bitişiğinde 5 numara ile gõsterdigimiz yer ($ek. 338) sebze, meyve, et, tahil, giyecek eşya vb. gibi maddelerin satildiği alandı.Priene'nin ikinci parlak dõneminde, M.0.2. yüzyılıin ortasında yada ikinci yarisında agora, çok büyük laMutlu yeni yapilarla çevrilmiştir. Bunlarin en önemlisi, yazıtlarda ad Kutsal Stoa (4) olarak genecen büyük kolonaddir. 116 m. uzunluğundaki bu yapının, Kappadokia kralı VI. Arirathes tarafindan yaptirildigi, burada ele geçen bir architrav parçasında bu kralın adinin ilk üc harfinin bulunmasindan anlaşılmaktadır. Buna göre kutsal stoanın M.O.130 tarihlerinde inşa edilmiş olmasigerekmektedir. Kutsal stoaya bütün yapı boyunca uzanan altın hasamakla çikiliyordu. Bu merdivenler, ayni zamanda Prienelilerin güzel havalarda burada oturmalarina ve kentin ana caddesinde ve agorada olup bitenleri seyretmelerine varivordu. Merdivenlerden çIkanlar, 6,47 m. genişliğinde üstü açık mermerden bir gezini yerine ulaşiyorlardi. Burasi da gunün çeşitli saatlerinde, özellikle akşam üstleri gezinti yapmasıni seven Hellenler için ideal bir dolaşma yeri oluşturuyordu (Şek. 341). Kutsal stoa 12 m. genişliginde iki nefli bir kolonaddır. On yüzde 49 Dor sütunu bulunuyor, içte de uzunlamasina olarak salonu ikiye bõlen 24 lon sütunu çatiyı taşiyordu. Bu sütunların altıcı bölümleri geç Hellenistik mimaride ådet olduğu üzere yivsizdi.Çati ahşapti. Stoanın yanduvarlarında çeşitli yazitlar bulunuyordu. Yalnız bati duvarında 1400 satır yazI vardı.Bunlar diğer yazitlarla birlikte, Priene kenti ve yaşamı konusunda önemli bilgi vermektedir. Kutsal stoanin arkasinda büyük salona açılan 15 oda yer allyordu. Bunlardan batidan dokuzuncusunda, Roma Çağinda olasilikla tanriça Roma'ya ve daha sonra Augustus'a tapınilmakta idi. Ayni odanin duvarlarında önemli yazıtlır vardı. Bunlardan biri M.0. 9 yilinda Asia Eyaleti nde (Batı Anadolu) Julian takviminin kullanılmağa başlanmiş olduğunu anlatmaktadır.Zeus Olympios Temenosu. Bu temenos, agoranin doğu stoası bitişiğinde yer almaktadr. Agoranın doğu bõlümünün değiştirilmesiyle inşa edilen bu kutsal yerin, M.O.3. yuzyılda yapilmış olmasi gerektir. Bugün yalniz temelleri kalmiş olan tapınak, stylobat ülçüleri 8,50 x 13,50 m. olan İon düzeninde bir prostylostur (Sek. 346 a, b). Ne yazik kisunagin da yalniz temelleri kalmıştır. Bununla birlikte, arazide yatan ve Berlin Müzesi'ne gotürülmüş olan kalıntılarla, tapinağin rekonstrüksiyon çizimini yapmak olanağı doğmuştur. Bütün mimarlık süslerinde ve Ögelerinde, Pytheos'un etkisi belirgin bir biçimde sezilmektedir. Orneğin sütun kaideleri (Şek. 346 b) Athena Tapinaği'ndakilerin aynisidir (Sek. 340). Sima bezemeleri de, şekil ve kompozisyon bakimindan Athena Tapinagindaki órneği yinelemektedir. Bütünü benzerliklere rağmen, bazi stil ayricalikları vardir. Ornegin, Hellenistik anlayışa uygun olarak sütun aralari daha geniştir. Tapinak M.O.6 Delki de 2. yüzyılda inşa edilmiş olmalidır. Celladaki kült heykeli kaidesinin (Sek. 346a) genişliginedeniyle burada iki tanriya birden ve olasılıkla Zeus ile Hera ya tapinildiğikabul edilmektedir.Zeus Tapinağı inşa edilirken, agoranin doğu stoasindaki dükkänlar terkedilmiştir. Gig dogudandı (Şek. 341) ve temenosla agora arasında hiçbir kapi yoktu. Temenosun kuzeyindeki kolonad, kutsal stoa ile ayn zamanda yapilmiştir. Bõylece ana cadde üzerinueki kolonad ve dükkânlarla, Zeus Temenos'u ve kutsal stoa, oldukça göz alici bir mimari butünlük oluştururlar.

Zeus Temenosu'nun bugün doğu köşesindeki kalinti, bir Bizans kalesine aittir. Aynı dlenin geri kalan kismi, kücük kilisesi ile birlikte, temenosun doğusundan geçen sokagun dogusundaki blok üzerindedir ($ek. 338).Bouleuterion. Bouleuterion (7) tiyatro ile birlikte Priene'nin en iyi korunmuş yapisidır.Ueuterion bitişiğindeki Prytaneion (8) ile birlikte butun bir bloğu (insulayı) kaplar. Yapit yukari kare biçimli olup, 20 x 21 m. ölçüsündedir ($ek. 342 a, b). Bouleuterion, ormakiçindir sunak ve üç kenarında duvarlara paralel yukselen basamaklar şeklinde oturmayerleri olan kapalı bir salondur. Kuzey yönde on alti, doğu ve batı yönlerinde ise onar basamak bulunmaktadır; buna karşın güneyde basamak yoktu ve yapiya buradaki iki kapidan giriliyordu. Salonda 640 kişi için oturacak yer vardı. Oturma yerlerine için doğu ve bati köşelerdeki dar merdivenler kullanilyordu; ayrica Athena Tapina onünden gelen caddeye ve yandaki sokaga açilan kapilardan da oturma yerlerine celebiliyordu (Sek. 342 b). Güneydeki iki kapi arasında kalan loca şeklindeki dörtgen nişe konuşmacilar içindi. Sunak bir tek mermer bloktan işlenmiştir. Sunagin dört yanindad defne dallarindan oluşan girlandları taşiyan Boukranionlar (boga başlarn) ve "imaginesclipeatae (tasvirli madalyonlar)" şeklinde tanrı büstleri yer alilyordu. Salonun üstú ahsan bir çat: ile örtülü idi. Ilk inşa sirasıinda çatyı duvarlarla birlikte üst basamaklardan yükselen dörtköse taş ayaklar taşiyordu. Ortülmesi gereken açıklik 14,50 m. idi. Sonradan bu açikligin çok büyük olduğu anlaşılıinca, karşıliklı ayak sıraları ikişer metre içeriye doğrualinmiş ve böylece örtülecek açıklık 10,50m'ye indirilmiş, ayrica yerinde görülecei gbi sütunlar, kaidelerin 1/3 oranındaki eklerle desteklenmiştir. Bouleuterionun pencerelen olasilikla duvarların üst kisminda yer aliyordu. Ancak bu düşünceyi doğrulayacak hiçbir izerastlanmamiştır. Ancak salonun oturma yerlerinin dişinda kalan kesimleri, yani guney duvar ile basamaklar arasının üstü açıktı ve yapiya gerekli işık büyük bir olasılikla buradan da sağlanabiliyordu.Salonun içinde yalniz 640 kişi oturabildiğine göre burası G. Kleiner'in haklı olarak belirttiği gibi bir ekklesiasterion değil, milletvekillerinin toplandiğı bir bina yani bir bouleuteriondur. Halkmeclisi (ekklesiasterion) bütün oy hakkına sahip kişilerin toplandiği yerdi. Bu yüzden bu salon bir ekklesiasterion için küçüktü. Halk meclisinin toplantilari için her halde 5.000 kişilik tiyatro kullanilyordu. Milet kentinin bouleuterionu (Şek. 351) 1.200 kişilik olduğuna göre, Priene'deki bu yapiyı da halk meclisinin değil, milletvekillerinin toplandiği bina olarak kabul etmek gerekir. Priene bouleuterion'unun Kutsal Stoa'dan önce inşa edildigi,bu kolonadin ona benzemesinden bellidir (Sek. 341). Ancak bouleuterion da pekeski değildir ve olasılıkla Milet bouleuterionundan sonra M.O. 150 yıllarında inşa edilmiştir. Gerçekten sunağin bezemeleri de böyle bir tarihi desteklemektedir.Prytaneion. Hemen bouleuterionun yanindaydı (Sek. 341, No. 8). Milletvekillerinden oluşan "Boule" nin yürütme kurulu, günlük işlerini bu yapida görürlerdi. Prytaneion ayni zamanda kentin ya da devletin temsil edildiği bina idi. Burada halk meclisinin karari ile yemek yemek çok büyük bir onurdu. Güneydeki orta oda giriş yeri idi. Onun dogusundaki Odada da Prytaneionun kutsal ocaği bulunmuştur. Bouleuterionla birlikte M.O. 2. yüzyıl ortalarinda inşa edilmiştir.

Misir Tanrılarının Temenosu (13). Temenos kentin doğusunda bulunuyordu (Sek.338). 47 x31 m. ölçüsünde olan bu alanın güney kismi çok göz alicı bir taş işçiligi gosteren teras duvarı ile desteklidir. Tapinma yapisI olarak yalniz bir sunak bulunmaktadir. Sunak 14,60 x 7,31 m. ölçülerinde ve 1,73 m. yüksekliginde bir düzlükten oluşuyordu ve uzerinde başka hiçbir mimari yapi yoktu. Ele geçen mermer blokların incelenmesinden anlaşildiğina göre bu platforma zamanında sunağın güney duvarinda yer alan 5 m. genişligindeki 7 basamaklı bir mermer merdivenle çıkilıyordu. Temenosun girişi kuzeybat kosesindeki kare biçimli propylondu. Temenosda bulunan 68 cm. yüksekliğinde küçük bir sunak üzerindeki yazıta göre Isis, Serapis ve Anubis e sunulmuştur. Propylonun antasinda ise, adi geçen tanrilara nasıl tapinilacaği ayrintilı olarak anlatıimakta, ayrica törenleri ancak gerçek bir Misirlinin yönetmesi gerektiği ve mürit olmayanlarin Isis kurban törenlerini yönetemeyeceği, aksine davranişta bulunanlarin 1.000 drahmi ceza ödeyecegi ve mahkemeye verileceği yazılidır. Böylece yazıttan anlaşıldığina göre Misirlh tanrilar Priene halkına yabanci idiler. Ancak ticari ilişkiler Misirli işadamlarinin hoşuna gidecek bir tapinağin inşasına yol açmış olabilir. Mimarlık ögelerinin profilleri ve temiz işçiliği,yazitlarin güzel bir yazı şekli göstermesi, temenosun ve sunağin Hellenistik Dönem'deyapildigini ortaya koymaktadir.
Tiyatro. Kentin kuzeydoğusunda yer alan tiyatro (9) Priene'deki Hellenistik Dönem'in olduğu kadar antik çağın da en önemli yapılarından biridir. Roma Çaği'nda görmüş oldugu degişikliklere ve eklere karşın yapi, hálâ Hellenistik karakterini büyük ölçüde korumaktadir (Sek. 343, 344). Tiyatro dramatikeserlerin oynandiğive çeşitli kültürel çalışmalarin yürütüldüğü yapiydi. Ayrica ekklesianın yani halk meclisinin de toplanti yeri olarak kullanillyordu. Theatronun batı kenar duvarinin orkestrada sona erdiği yerde bulunan ve aşağida sÖz konusu edilecek olan su saati, bunun bir kanitidir.Theatron Klasik ve Hellenistik Dönem örneklerde olduğu gibi at nalı şeklindedir, parodos duvarlari da çaprazdır. Oturma yerlerinin yalniz alt siraları korunmuştur. Bununla beraber seyirci yerlerinin 50 siradan oluştuğu ve 5.000 kişilik oturacak yerin bulunduğu düşünülmektedir. Seyircilerin oturma yerlerine kolaylıkla dağılmaları için, eşit aralıklarla altıdar merdiven yapilmıştıir (Şek. 343). Beşinci siranin ortasinda, aşağida bahsedeceğimiz, bu kısma sonradan eklenen ve Prohedria olarak adlandırılan, yani önemli kişilerin oturmasina ayrilmiŞ arkalıklı bir sira bulunmaktadir. Oturma yerlerinde görülen dörtgen biçimli delikler güneşe ve yağmura karşIgerilen gölgeliklerin direklerini tutturmaya yarıyordu. Dikkat edilirse bu delikler, dörtgen alanlar oluşturacak şekilde yer almaktadirlar(Sek. 343). Theatronun güneydeki iki ucu çok güzel rustica duvar işçiliğigöstermektedir.Bu duvar M.O. 4. yüzyılda ya da en geç Hellenistik Dönem'de, 3. yüzyilin başinda inşa edilmiş olmalidır. Yan duvarların orkestraya doğru alçalan kesimleri, destek görevini yapan, boyları kisa ancak kalın taş sütunlarla son bulmaktadır. Bu taş sütunlarin her birinin ustünde birer heykel bulunuyordu (Şek. 344). Ayaklarin tutturulduğu oyuklar incelendiginde, ayakların birbirlerinden çok aralıklı oldukları görülür. Bu duruş, heykellerin zitin harf şekillerine göre bu sunak, yaklaşik olarak M.O. 2. yüzyilın başina tarihlenmektedir. Bundan da anlaşilacagi uzere, tiyatroda daha once, başka bir sunağin bulunmuş olmasi gerektir.Prohedria, orkestrayi at nali şeklinde saran arkaliklı bir bank ile, onun çeşitli yerlerine birbirine eşit olmayan araliklarla yerleştirilmiş beş koltuktan oluşmaktadır (Şek. 344).Ön yüzlerindeki yazitlardan, koltuklarin Nysios adlı bir kişinin armağani olduğu anlaşılır.

Temeller incelendiginde sunak ve koltuklarin, banktan sonra yapıldıkları görülür. Koltuklarin yazitlarindaki ile sunak yazitindaki yazı şeklinin değişikliği, aralarında bir zaman farı olmasini gerektirmez. Yazilarin değişik karakterde oluşu, onların ayrı kişiler tarafindan vazıldıkları ile de açiklanabilir. Bu nedenle koltuklar da sunakla birlikte M.O. 2. yüzyılın basinda yapılmış olmalidırlar. Prohedria bankile theatron arasında 1,85 m.genişliğinde,tabani düzgün olmayan taşlarla döşeli bir boşluk bulunmaktadır. Bu aralık, seyircilerin oturma yerlerine dağilmalarina yariyordu. Ayrica yağmur suları da buradan dişariya akiyordu. Aralığın güneydoğu ucunda bir heykelin, güneybati ucunda ise yukarida değinilen bir su saatinin kaidesi yer almaktadir. Su saati kaidesinin üstündeki oyuklar, onagelen suyun girişi ve çikişi için yapilmiştir. Theatrondaki ikinci prohedria yapildiğinda, ayni zamanda baş rahibin girişini ve çikişini sağlamak úzere sunağin iki yanina, demir parmaklikli birer küçük kapi da ilave edilmiştir (Şek. 344).Proskenion çok iyi korunmuştur. 21 m. uzunluğunda ve 2,74m. genişliğinde bir kolonaddan oluşur. Bu kolonadin Dor düzenindeki 12 yarim sütunu, ön cepheyi süsler ve "insitu" dur. Architrav ile triglyph frizi de çok iyi korunmuş bir durumdadir. Hellenistik Dönem kolonadlarinda ådet olduğu üzere iki sütun ekseni arasına dört metop düşmektedir. Içteki bu sütunlardan doğu ve bati uçtakiler ile, proskenionun yan yüzlerindeki sütun araları,rekonstrüksiyonlarda görüldüğügibi (Şek. 344) demir çubuklarla kapatıimıştır. Doğudan 3, 6. (ortadaki) ve 9. sütun arasi ise oyuncularin girip çıktikları kapi olarak kullanılmiştır.Ortadaki açıkliğin iç sütunlarin iki yanında kalan ikişer sütun aralıği, ahşap tabloların (pinakes) konulmasına yariyordu. Bu ahşap tabloları tutturmak için dörtköşe sütunlarda oyuklar açılmiştır. Proskenionun bati ve doğudan ikinci iç sütunlarınin önünde, birer heykel kaidesi bulunmaktadir. Yazitlarına göre burada yer alan heykellerden batidaki Apollodoros'un, doğudaki Thrasyboulos'un heykelleri idi; birincisini Priene kent devleti, ikin cisiniise tasvir edilen kişinin karisı Megiste diktirmiştir. Her ikisi de Priene'nin ünlü kişileridir. Bunların agorada da heykellerinin bulunduğunu ve aşağı yukarı M.O. 130 tarihlerinde yaşadiklarıinı biliyoruz. Böyle olduğuna göre Gerkan'in saptadiği gibi proskenionun en geç M.O. 130 tarihinde inşa edilmiş olduğu ortaya çikmaktadir.Skene 18,41 x 5,82 m. boyutlarında iki katlı bir yapı idi. Bugün yalnız alt kat kismen ayaktadir. Her iki katta üçer oda olup, alt katin odaları birer kap ile proskeniona açılmaktadir (Sek. 343). Proskenionun tavanıni örten taş kirişlerin bir ucu, skenenin kuzey duvarı  Uzerinde oturmaktadır. Ust katın varliğına işaret eden tek bir parça ele geçmiştir; bu da Skenenin bati dar yüzünün duvarına ve kapısina aittir. Proskenionun beşinci sütununun arkasinda, skenenin kuzey duvarı içinden, alt kattan baca gibi yükselen ve ikinci kat boyunca çatınin üstüne değin devam eden dar boşluk (Şek. 344) büyük bir olasılikla trajedi oyunlarinda epiphaneia yani tanrinin görünmesi sahnelerinde, "deus ex machina" içinkullanillyordu. Skene Roma Çağinda, olasılıkla M.S. 2. yüzyılda büyük değişiklige uğradi. Roma agi'nda oyuncuların proskenion üzerinde oynamalari artik tamamen yerleştiği için,Hellenistik Dönem'in sonunda bu işe ayrılmış olan proskenionun 2,74 m. derinligindeki sahnesi yetersiz kalmıştır. Bunun için sahnenin ikinci katı yıkılmış ve alt kat da tonozlarla desteklenerek, ön duvarı 2 m. güneyde olan yeni bir ikinci kat inşa edilmiştir. Boylece oyuncuların oynadikları sahnenin derinliği2m'lik eklentisi ile 4,74 m. olmuştur. Yeni sahe Dinasinin ön yüzünde üç kapı vardır. Skenede Roma Çaği'na ait harçla örulmuş tugla duvarlar ile güzel kesme taşlardan yapilmiş olan Hellenistik duvarlar kolaylıkla ayrilabilir.hareketli olduklarını ve bu nedenle bronzdan yapildiklarıni anlatmaktadir. Yazıtlardan anlaşilacagi üzere onları, stephanephoros unvaninı kazanan heykeltraş Kleandros, tanri Zeus Olympios'a ve Prienelilere sunmuştur. Orkestra, sıkıştırılmış topraktan oluşmuştur. Ortada bir sunak bulunduğunu gösteren hiçbir belirtiye rastianmamıştır. Buna karşın, önemli kişilerin oturmalarına ayrilmış koltukları kapsayan ve orkestrayı at nalı şeklinde çeviren prohedrianin ortasinda bir sunak bulunmaktadır. Her antik çağ tiyatrosunda oldugu gibi bu sunak da tanri Dionysos a sunulmuştur. Oyunlara, Dionysos adına yapilan kurban töreni ile başlanirdı. Buradaki sunak yazitindan anlaşıldiğina göre, Pythotimos tarafindan armağan olarak verilmiştir. Yazitin harf şekillerine göre bu sunak, yaklaşik olarak M.O. 2. yüzyilın başina tarihlenmektedir. Bundan da anlaşilacagi uzere, tiyatroda daha once, başka bir sunağin bulunmuş olmasi gerektir. Prohedria, orkestrayi at nali şeklinde saran arkaliklı bir bank ile, onun çeşitli yerlerine birbirine eşit olmayan araliklarla yerleştirilmiş beş koltuktan oluşmaktadır (Şek. 344). Ön yüzlerindeki yazitlardan, koltuklarin Nysios adlı bir kişinin armağani olduğu anlaşılır.Temeller incelendiginde sunak ve koltuklarin, banktan sonra yapıldıkları görülür. Koltuklarin yazitlarindaki ile sunak yazitindaki yazı şeklinin değişikliği, aralarında bir zaman farkı olmasini gerektirmez. Yazilarin değişik karakterde oluşu, onların ayrı kişiler tarafindan vazıldıkları ile de açiklanabilir. Bu nedenle koltuklar da sunakla birlikte M.O. 2. yüzyılın basinda yapılmış olmalidırlar. Prohedria bankile theatron arasında 1,85 m.genişliğinde,tabani düzgün olmayan taşlarla döşeli bir boşluk bulunmaktadır. Bu aralık, seyircilerin oturma yerlerine dağilmalarina yariyordu. Ayrica yağmur suları da buradan dişariya akiyordu. Aralığın güneydoğu ucunda bir heykelin, güneybati ucunda ise yukarida değinilen bir su saatinin kaidesi yer almaktadir. Su saati kaidesinin üstündeki oyuklar, ona gelen suyun girişi ve çikişi için yapilmiştir. Theatrondaki ikinci prohedria yapildiğinda, ayni zamanda baş rahibin girişini ve çikişini sağlamak úzere sunağin iki yanina, demir parmaklikli birer küçük kapi da ilave edilmiştir (Şek. 344).Proskenion çok iyi korunmuştur. 21 m. uzunluğunda ve 2,74m. genişliğinde bir kolonaddan oluşur. Bu kolonadin Dor düzenindeki 12 yarim sütunu, ön cepheyi süsler ve "insitu" dur. Architrav ile triglyph frizi de çok iyi korunmuş bir durumdadir. Hellenistik Dönem kolonadlarinda ådet olduğu üzere iki sütun ekseni arasına dört metop düşmektedir. Içteki bu sütunlardan doğu ve bati uçtakiler ile, proskenionun yan yüzlerindeki sütun araları,Skene ve proskenion binası ile theatron araSinda, doguda ve batida olmak üzere birer parados (yan yol) bulunuyordu ($ek. 343, 344). Seyircilerin tiyatroya girmelerini sağlayan bu yollar başlangiçta açıkti. Sonradan demir parmaklikli kapilarla kapatilmistir (Sek. 344). Her iki yanda da kapıların dikmeleri, büyük ölçüde yerinde durmaktadır.

Ceşitli devirlerde değişikliğe uğrayan Priene tiyatrosunun dört yapi evresini kisaca
Özetleyelim: 1) Kentin M.O. 4. yüzyılın ikinci yarisindaki kuruluşundan az sonra theatron, orkestra ve birinci prohedria inşa edilmiştir. Ekolarak, olasilikla fon yerini tutan bir skene bulunuyordu. Oyunlar orkestrada oynaniyordu. 2) M.O.2. yüzyılın başında günümüzde varolan proskenion ve skene inşa edilmis ve birinci prohedriaya koltuk biçimli oturma yerleri ile bir sunak eklenmiştir. Bu dönemde gösterilerin orkestrada yapılmasına devam edilmiştir. Bunun yanisira bazı sahneler ve sergilenen oyunlar, proskenionun üstünde verilmiş olmaliydilar. Zira aksi halde skenenin önüne böyle bir podyum yapilması anlamsizdir.3) M.O. 2. yüzyılın ortasindan sonra bütün gösteriler proskenionun 18,40 x 2,74 m.ölçüsündeki düz çatisi üzerinde düzenlenmiştir. Bu nedenle orkestradaki prohedria artik en iyi yer olmaktan çıkmiş ve theatronun beşinci sirasına yeni prohedria yapilmiştir. Böylelikle proskenionun düz çatisı ile, burada oturan seyircinin bakış açisi ayni düzeyde olmaktaydi (Sek. 344). Bu dönemde baş rahip ikinci prohedriada oturuyordu. Kurban törenlerini yerine getirmek üzere rahip bu dönemde, sunağin iki yanindaki demir parmaklikli küçük geçitlerden yararlaniyordu (Şek. 344). Paradosların demir parmakliıklı kapılanda ayni döneme ait olmalıdirlar M.O. 130'da yapılan ve günümüzde büyük ölçüde yerinde duran Priene Tiyatrosu önemli bir değişikliğe uğramadan M.S. 2. yüzyıla değin korunmuştur (Şek. 344). 4) lon kültürünün yeniden canlandiğı M.S. 2. yüzyılda oyunların oynandiği 2,74 m.derinligindeki proskenion platformunun yetersiz kaldiği düşünülmüş ve ikinci bir kat eklenmişti. Tiyatroyu gezdikten sonra dağa tırmanmasıniı sevenler, den izden 130 m. yükseklikte bulunan Demeter Tapinağ'ni (Sek. 338, No. 10) ziyaret edebilirler. Bu tapinaktan daha sonra bahsedilecektir. Asağı gymnasionu (Sek. 338, No. 14) ve onun bitisiğindeki stadyumu (Sek. 338, No. 15) gezmeden önce, ileride değinilecek ve özellikle görülmeye deger olan Priene evlerini incelemek dogru olacaktır. Tiyatronun kuzeydoğu köşesinde,harçla yapilmiş ve caddeye bakan yüzü güzel bir mermer cephe oluşturan yapi, Augustus donemine ait bir mezardır.Tiyatronun güneyinde büyük piskopos kilisesi (Sek. 338,No. 11) yer almaktadır. Kilise üç neflidir. Narthexin iki kapısI vardır. Orta nefde vaiz kürsüsü bulunmaktadır. Sunağin yalniz temelleri kalmıştır, Apsis, ancak kismen kazilmiştir.

Gymnasionlar. Priene'nin, biri Bouleuterionun kuzeyinde (Şek. 338, No. 12), digen kentin güneyinde (Sek. 338, No. 14) olmak üzere iki gymnasionu vard. Yukarni gymnason Roma Çaği'nda büyük ölçüde değişikliğe uğramıştır. Hellenistik Dönem'deki yapi, bir avlunun etrafini çeviren odalardan oluşan bir peristyldir. Roma Çaği'nda gymnasionur kuzey yonunde, Alman arkeologların ancak kismen kazmiş olduğu kisımda, hamam yeralmaktadir. Avlunun batisında, imparator kültüne ayrılmış olması gereken küçuk bir tapinak bulunmakta ve onun doğusunda da Bizans Çaği'na ait bir havuz görülmektedir. Yukari gymnasion Priene'nin en eski okulu ve beden hareketleri merkezidir. Bu nedenle ilk yapının daha M.O. 4. yüzyılda inşa edilmiş olması gerektir. Aşağı gymnasion (ek.No. 14; Şek. 350 b) oldukça iyi korunmuş olup, Hellenistik Dönem okulu ve beden halketleri merkezinin atmosferini yaşatır. O da yukarı gymnasion gibi peristyl bir yapi (Sek. 350b). Avlu, palaestra olarak yani atletlerin antrenmanları için kullanılır. Aviuyu Viren dort stoa Dor düzeninde idi. Gymnasionun bati yüzünde yer alan, önú ve arkasi sutunlu bir propylon şeklindeki giriş kapisi da Dor düzenindeydi ve agoranin guney 366 koşesinden aşagiya inen merdivenli sokağa açılıyordu. Gymnasionun bati ve kua rekonstrüksiyonlarda görüldüğügibi (Şek. 344) demir çubuklarla kapatıimıştır. Doğudan 3, 6. (ortadaki) ve 9. sütun arasi ise oyuncularin girip çıktikları kapi olarak kullanılmiştır.

Ortadaki açıkliğin iç sütunlarin iki yanında kalan ikişer sütun aralıği, ahşap tabloların (pinakes) konulmasına yariyordu. Bu ahşap tabloları tutturmak için dörtköşe sütunlarda oyuklar açılmiştır. Proskenionun bati ve doğudan ikinci iç sütunlarınin önünde, birer heykel kaidesi bulunmaktadir. Yazitlarına göre burada yer alan heykellerden batidaki Apollodoros'un, doğudaki Thrasyboulos'un heykelleri idi; birincisini Priene kent devleti, ikincisiniise tasvir edilen kişinin karisı Megiste diktirmiştir. Her ikisi de Priene'nin ünlü kişileridir. Bunların agorada da heykellerinin bulunduğunu ve aşağı yukarı M.O. 130 tarihlerinde yaşadiklarıinı biliyoruz. Böyle olduğuna göre Gerkan'in saptadiği gibi proskenionun en geç M.O. 130 tarihinde inşa edilmiş olduğu ortaya çikmaktadir.

Skene 18,41 x 5,82 m. boyutlarında iki katlı bir yapı idi. Bugün yalnız alt kat kismen ayaktadir. Her iki katta üçer oda olup, alt katin odaları birer kap ile proskeniona açılmaktadir (Sek. 343). Proskenionun tavanıni örten taş kirişlerin bir ucu, skenenin kuzey duvarı üzerinde oturmaktadır. Ust katın varliğına işaret eden tek bir parça ele geçmiştir; bu da Skenenin bati dar yüzünün duvarına ve kapısina aittir. Proskenionun beşinci sütununun arkasinda, skenenin kuzey duvarı içinden, alt kattan baca gibi yükselen ve ikinci kat boyunca çatınin üstüne değin devam eden dar boşluk (Şek. 344) büyük bir olasılikla trajedi oyunlarinda epiphaneia yani tanrinin görünmesi sahnelerinde, "deus ex machina" için kullanillyordu.Skene Roma Çağinda, olasılıkla M.S. 2. yüzyılda büyük değişiklige uğradi. Roma agi'nda oyuncuların proskenion üzerinde oynamalari artik tamamen yerleştiği için,

Hellenistik Dönem'in sonunda bu işe ayrılmış olan proskenionun 2,74 m. derinligindeki sahnesi yetersiz kalmıştır. Bunun için sahnenin ikinci katı yıkılmış ve alt kat da tonozlarla desteklenerek, ön duvarı 2 m. güneyde olan yeni bir ikinci kat inşa edilmiştir. Boylece oyuncuların oynadikları sahnenin derinliği2m'lik eklentisi ile 4,74 m. olmuştur. Yeni sahne Dinasinin ön yüzünde üç kapı vardır. Skenede Roma Çaği'na ait harçla örulmuş tugla uvarlar ile güzel kesme taşlardan yapilmiş olan Hellenistik duvarlar kolaylıkla ayrilabilir. stoalarinn arkasında, okuma salonlari ile birlikte çeşitli egitim odaları vardi.Kuzeyde, iki İon sütunu ile dişariya açılan salon, Vitruvius'un Hellen gymnasionları için verdiği bilgiye gore bir Ephebeion olmalidır. Burada öğgrencilere ders veriliyordu. Arka duvarda öğrencilerin kendi elleriyle yazılmış adlarini okumak olasidir. Her yazit "o topos yer sözü ile başlamaktadır. Bunun arkasından öğrencinin bazen yalniz kendi adi, kimi zaman da ona ek olarak babasinın adı, her ikisi de genetif hali ile gelmektedir. Orneğin Türkçeye çevrilmis sekli ile "Theophilos'un yeri" ya da "burası Pausanias'in oğlu Epikyros'un yeri" yazitlarini okuyoruz. Başka bir odada, bir yere asilan "meşin topla" boks çalişmaları yapiliyor,bir ötekisinde de vücutlar yağlanıyordu. Bati yönde, giriş kapisinin güúneyinde, iyi korunmuş durumda yıkanma odaları bulunmaktadır. Burada duvar boyunca siralanmiş olarak görülen, yarı insan boyu yükseklikteki taş küvetler, bugünkü lavabolarin yerini tutmakta ve onlarin biraz üstünde sima şeklinde bir taş oluk bulunmaktadır. Burada yer alan aslanbaşı biçimli çörtenlerden sürekli olarak su akiyordu. Yerlerde ise, ayakları yikamaya yarayan alçak tekneler görülmektedir.

Stadium. Palaestranin kuzeydoğusundaki bir kapidan stadyuma geçiliyordu. llk ayak basilan yer 6 m. genişliğinde ve stadyumun 190 m'lik uzunluğu boyunca devam eden üstü açık bir gezi yeriydi. Burası (Şek. 338, No. 15) agoranın kuzeyindeki Kutsal Stoa'nin ayni anlamda olan gezi yerinden ($ek. 338, No. 4) 74 m. daha uzundur. Gezi yerinin arkasında, ayni uzunlukta Dor düzeninde bir stoa vardir. Beden hareketleri yapan gençler ilik havalarda gezi yerinde, sicakve soğuk günlerde de kolonadin altında antrenman yapiyor ya da ders çalişiyorlardıi. Yarışlar alttaki 190 m. uzunluğunda olan pistte yapilyordu. Konuklar, gezi pistinin altındaki taş basamaklarda oturup, yarişmaları izliyorlardı. Oturma yerlerine, gezi yerine ve kolonada batidaki merdivenden çikilyordu. Stadyum pistinin doğusunda bulunması gereken koşucularin hedef taşıi, ele geçmemiştir.

Buna karşın pistin bati ucundaki başlangiç yeri çok iyi korunmuştur. Burada ön sirada görülen ortaları delikli sekiz taş Hellenistik Dönem'in, onlarin arkasindaki (batisindaki) öntaş ise Roma Çagi'nin başlama (start) yerine aittir. Hellenistik Dönem'e ait taşların ortasindaki aralık, diğerlerine göre daha büyüktür. Büyük bir olasılıkla hakem burada duruyordu.Roma Çaği'na ait taşların üstünde yer alan Korinth düzenindeki sütunlar bir architrav taşiyorlard. Dikkat edilirse, kaidelerin kenarlarında oyuklar vardır. Ayni oyuklar architrava ait parçalar üzerinde de görülmektedir.Oyle anlaşılyor ki iki sütun arasında duran atletlerin önünde bir çeşit levhalar halinde engeller duruyor ve bunların tümü birden hakem ya da yardımcısı tarafından bir anda yukariya çekilebiliyordu.
Bulunan yazitlara gore Priene'de M.O.2. yüzyılıin ortasinda yeni bir gymnasionun yapilmasina karar verilmişti. Ele geçen mimari parçalar da aşağı yukarı bu tarihi desteklemektedir. Aşağı gymnasion da öteki Priene yapılarının çoğu gibi M.0. 130 tarihlerinden olmalidır. Bu yıllarda buyük bir gelişme gösteren kent için zaten küçük olan yukarı gymnasionun artık yetersiz kaldiği ve yeni bir atletizm alanı ile okul inşa edildigi akla yakın gelmektedir. Yeni gymnasion ve ona ilişkin stadyum inşa edildikten sonra, bunlar neoslara yani gençlere ayrimiş, yukarn gymnasion da epheblere ve paislara (çocuklara) birakilmiştir. Roma Çagi nda yukari gymnasion günun koşullarina uygun konforla yani sicak hava ile isitlan salonlarla donatimişti. Buna karşin aşaği gymnasionda ise hala eski Hellen geleneğine uygun olarak soguk su ile yikanilyordu.Demeter Temenosu (Sek. 338, No. 10). Kentin en eski tapinaklarından biri, bereket tannçalari olan Demeter ile Kore' ye sunulmuştu. Bunlann Simgesi olan başak en eski

Priene paralarinda gorulmektedir. 45,05x 17,75 m. olçusündeki temenosun girişi doğuda idi. Giriş kapisınin dişinda, rahibe Timonassa nin bronzdan yapilmış olan heykelinin kaidesi bulunmaktadir. Başka bir heykel kaidesi de giriş kapisina hemen bitişik durmaktadir. Mermerden yaplmiş olan bu heykel ise rahibe Nikeso'ya aittir ve şimdi Berlin Muzesi ndedir. Girişin hemen guneyindeki yikintilar, rahibelerin siradan bir yapi olan evlerine aittir. Tapinak, temenosun bati ucunda yer almaktadir. Sunak ise ana ginişin biraz ilerisinde, sagda bulunur Tapirnagin onundeki dortgen biçimli giriş yerinde, iki sütunlu bir ön salon vardır. Buradan dörtgen bir yapi olan kult odasina geçiliyordu. Bati duvarıu7un. luğunda ve yan duvarların yarı boyunca yer alan bir podyum gorulmektedir. Podyumun kuzeybatı köşesinde yer alan üç kaplama taşinin ustunde oyuklar bulunmaktadır.Ovtlar, tanri kadınlara sunulan stellerin tutturulmasina yarlyordu. Podyumun önünde kurhansunmaya yarayan bir masa yer allyordu. Bu masanin parçalari halen yerde yatmaktadır

Tapinağin dişıinda ve güneyinde, toprağa gomulmuş olan kuçuk bir taş oda vardır: odanin üstü semerdam şeklinde örtülmüştür. Bu oda kurban çukurudur. Hellenler gök tanrlarina sundukları kurban etlerini, sunak taşi uzerinde yakarlardi. Buna karşın Demeter ve Kore gibi yeraltı tanrıları için kestikleri hayvanlarin kanlarini kurban çukuruna akitırlard bu çukurun çevresinde garip şekilli (grotesk) figürcükler bulunmuştur.

Priene evleri. Büyüklükleri, güzellikleri ve iyi korunmuş durumları ile Delos ve Pompei evleriyle kiyaslanabilirler. Çoğunluğu Erken Hellenistik Dönem özelliğigöstermekte dir. Bugün büyük ölçüde, otlar içinde gizli olmalarına karşin bu evlerin birkaçıni gezerken antik çağin havası yaşanır. Duvarlar genellikle küçük taşlardan yapılmiştır. Bazı yan duvarların üst kisımları kerpiçtendir. Buna karşın caddeye bakan birçok evin güzel kesilmistaş bloklardan oluşan duvarları, özenli işçilikleri ile çok göz alicidir. Odaların yüksekliği

Akdeniz ülkelerinde âdet olduğu üzere 5,50-6 m'yi buluyordu. Hiçbir yerde ikinci kat elegeçmemiştir. Ancak bir iki yerde merdiven başlangiçları bulunduğu için birçok evin iki katli olduğu anlaşılmaktadır. Döseme çoğunlukla killi topraktan idi. Bazı evlerin duvarlar stucco ile kaplanarak alt kisımlarınin mermer gibigörülmeleri sağlaniyordu. Kimi evlerdede pencerelerin bulunduğu sanilmaktadır. Içlerindeki kemer şeklinde alti deliği olan 79x 52 cm. büyüklüğündeki toprak levhalar, görünüşlerine göre birer pencere kepengidir.

Duvarlarin üst kisımlarinda yer alan pencereler camsizdı; dişaridan içerisinin görülemeyeceği yükseklikte idi. Ayrica işık ve hava, avluya bakan kapilar aracılığile alınmaktaydi.Çati kiremittendi. Ev eşyalarıindan birçok malzeme ele geçmiştir. Bunlar arasinda bronz karyola parçaları, toprak mangallar, toprak kandiller ve özellikle taş ve pişmiş topraktan güzel heykelcikler bulunmuştur. Ayrica ana caddede, batidan dördüncü bloğun kuzeyindeki bir evde 1,82 x 1,06 m. büyüklüğünde bir banyo odası ve onun içinde 1,08 x0,51m. ölçülerinde oturarak yıkanmaya yarayan topraktan yapilmiş bir banyo teknesi ortayaçıkarılmiştir.Güzel, büyük ve en iyi korunmuş evlerden biri (Şek. 338 No. 18, Şek. 345 b), tiyatro caddesinde, tiyatronun batisındaki dördüncü ve beşinci sokaklar arasındaki bir bloğu bütünü ile kaplar biçimde yer almaktadır. Evin 35 m. olan ön yüzů, aşağı yukan Athena Tapinagi nin peristasisi ile birlikteki uzunluğundan yalnız iki metre küçüktur. Bu yapinini Ol KISIye ait olduğunu yalniz güzel rustica isçiliğindeki ön yüz duvari ve 26 odasi değil, ayni zamanda buradan ele gecen değerli esyalar da ortaya koymaktadir. Buevde

Duilunan Leus Olympios'a ait bir sunaktan, evin sahibinin bir zamanlar stephanephoros oldugu anlaşilmaktadir. Stephanephoros, kazanılabilecek onurların en büyüguydu; "çelenk taşiyan yani başı çelenkli anlamina gelen bu kişi bir yıl süreyle devlet adına buyük kurban torenlerini yönetir, ancak çok fazla para tutan bayram giderlerini de kendi cebinden oderdi. Bu görevi gördüğü yıl, onun adi ile anılırdi. Bu nedenle anilan evde, Priene nin en varliklilarindan biri oturmuştur. Evin girişi güneye bakan ön yüzün tam ortasinda, tiyatro caddesi üzerindeydi (Sek. 345 b). Caddeden, önce kare biçimli küçük bir alana giniliyor, sonra bir kapidan geçilerek yine üstü açık bir aralığa ayak basılıyordu.

Hemen sağda görülen kap kapici odasina, biraz ileride yine sağda yer alan ikinci kapı selamliga, karşidaki kapi ise harem dairesine açılyordu. Selamlik, ortasında dikdörtgen bir avlusu ve dört bir yanında da çeşitli büyüklükteki odaları olan peristyl biçimli bir evdir. Harem dairesi de peristyl bir ev olup, onun da avlusunun etrafını çeşitli büyüklükte odalar çevirmektedir. Plana ve kalıintilara dikkat edilirse selamliğın ve haremin aslında birbirlerinden bir sokakla ayrilmış iki ayri ev olduğu ancak sonradan birleştirildiği anlaşılir (Sek. 345 a,b). Harem dairesinin yani batidaki XXXIll numaralı yapınin eski halini, kazicilar güzel bir sekilde ortaya çikarmışlardır (Şek. 345 a). Ilk yapıldığinda, XXXll numaralı evin kuzeyinde selamlik olarak kullanılan megaron şekilli büyük bir salonu vardı, öteki odalar da haremi oluşturuyordu (Şek. 345 a). Iki ev birleştirilince artik modasi geçen, içi karanlık ve havasiz megaronu bol işıklı ve havadar bir oda haline getirebilmek için, ön odanın bati duvarn kaldırimış, orada bulunan iki Dor sütununa bir üçüncüsü ve her iki köşeye birer dörtkose sütun eklenerek avlunun güneyinde güzel bir kolonad oluşturulmuştu. Böylece megaronun büyük odası bol işık ve hava allyor, ayrica kadınlar ve çocuklar güzel havalarda unlerini mevsimine göre serin ya da lk bir yerde geçirme olanağını buluyorlardı. Bu değşiklik, kolonadların çok sevildiği devir olan M.Ö. 2. yüzyıliçinde yapılmış olmalidır. iki ev birleştridigi zaman doğudakinin üç odasi batidakine eklenmiş, böylece harem 16, selamlik ise yalniz 10 odalı birer ev haline getirilmişlerdir. Dikkat edilirse evin hareme açilan apisi sonradan yapilmıştır. Böylece iki daire arası kesin olarak ayrilmiştır. Caddeden ve giren yabancılar hareme uğramadan yalniz erkeklere ayrılmiş olan selamlik kismina giriyorlardı. Bu alan alan, Kybele Temenosudur. Kybele, yoksul halkın taptiği bir tanriçaydi, ona kentin içinde yer verilmiş ancak, devletçe başka bir yardim yapilmamıştır. Böylece burası gösterişsiz beş duvardan oluşan bir yapı halinde idi. Burada bulunan, başı kopmuş taştan bir Kybele heykelciği, halen Istanbul Arkeoloji Müzeleri'nde korunmaktadır.

Büyük iskender'in evi. Kybele temenosunun doğusundaki ikinci bloğun (insulanin)bati yarisini kaplayan ev de bir tapinma yeriydi (Sek. 338, No. 21). Bugün Berlin Müzesi'nde korunan bir yazıtta, bu kutsal yere ancak beyaz giyimli kişilerin girebileceği belirtilmektedir. Evin büyük bir avlusu, üç sütunlu büyük bir salonu ve daha başka odaları da vardi. Büyük salona üç sütunlu bir odadan geçiliyordu. Sözü geçen üç sütunlu büyük salonun kuzey ve doğu duvarlarınin yarı boyunca bir sedir bulunmaktadir. Ayrica, doğu duvarindaki podyumun önünde, mermer bir masanin iki bloktan oluşan ayakları bulunmuştur. Bir sunak olan bu mermer masanın önünde ise, bir kurban çukuru saptanmiştir. Podyumun üzerinde, mermerden ve pişmiş topraktan yapilmiş birçok heykelcik bulunmuştur. Buyük salonun güneydoğusundaki küçük odanın içinde de, bir kurban masası bulunuyordu. Kutsal evde ele geçen eserler arasinda, şimdi Berlin Müzesi'nde korunan ve Büyük lskender'i tasvir eden bir mermer heykelcik, özellikle anılmaya değerdir. Vücudun alt kismi kaybolmuşsa da baş ve büst oldukça iyi korunmuş olduğundan, bu heykel parçasi büyük önem taşımaktadır. Erken Hellenistik Dönem'de yapıldığı izlenimini uyandiran baş, oldukça kişisel hatlara sahip ve hafif üçgen yapisi ile, Napoli Müzesi'nde korunmakta olan ve lssos Savaşı'nin tasvir edildiği büyük mozaikteki Iskender başına benzemektedir. Ayrica heykelciğin bulunan küçük bir parçasından ise, Iskender'in sol elinde bir kama tuttuğu anlaşılmaktadır. Magnesia'da bulunan mermerden Büyük Iskender heykelinin de sol elinde büyük bir kama tuttuğunu görmüştük. Kutsal Evde bir Iskender heykelciginin ele geçmesi, burasinin ona tapinmaya ayrılmiş olduğuna işaret etmektedir. Athena Tapinaği'nı tamamlattirmış olan Büyük Iskender'e, böyle bir hieronun ayrılmasi akla yakin gelmektedir. Gerçekten, ele geçen bir yazıtta, Priene'de Iskender'e ait kutsal bir yerin bulunduğu ve M.O. 130 tarihlerinde kentin varlıklı kişileri tarafindan, 1.000 drahmi yardimı ile onarıldığı anlatılmaktadır. Büyük bir olasılıkla Iskender, M.0. 334' te Milet kentini kuşattiğı sirada Priene'deki bu evde oturmuş ve daha sonra kent burasıni,onun anisina kutsal bir ev haline getirmiştir.