Milet

lonia'nin en eski ve önemli yerleşmelerinden biri olan kiyı kenti Miletin dört limani vardi (Sek. 347). Bunlardan biri doğudaki koyda, diğer üçü ise batida bulunmaktaydi. Menderes Nehri'nin taşıdiğı milden ötürü bugün kent denizden oldukça içeride, bir düzlük ortasinda kalmıştır. Antik çağda Milet'in batısinda, kiyıdan açıkta yer alan ünlü Lade Adası,aynı nedenle, şimdi tiyatronun dört mil batisında kuru bir tepe görünümündedir. Pers donanması M.O. 494'te bu ada yakınlarında, lon donanmasini ateşe vermiş ve tümüyle yakmiştır.
Milet'de M.0.2. binin ortalarından başlamak üzere, önemli bir Myken kolonisinin varliği görülmektedir. Son yıllarda Almanların yaptıği kazılarda Myken Dönemi' ne ait kent duvarları, evler ve çok sayıda çanak çömlek gün işığına çıkarılmiştır. Buraya yerleşen insanlar çoğunlukla Karia' dan ve daha az sayıda da Girit'ten gelmişlerdir. Homeros "liada" da, Miletli prenslerin Troyalilarla birlikte omuz omuza savaştıklarini anlatır. Geleneklere göre Milet, Atina kralı Kodros'un oğlu Neleus önderliğindeki lonialiılar tarafindan kurulmuş ve Hellenler kentteki erkekleri öldürüp dul kalan eşleriyle evlenmişlerdir. Hellenler bölgeye 10. hatta 11. yüzyılda yerleşmiş olabilirler. Milet 7, ve 6. yüzyillarda çok parlak bir dönem yaşamiştır. Ozellikle M.O. 650'den sonra Karadeniz ve Akdeniz'deki kolonileri sayesinde çok zenginleşmiş ve lon dunyasının metropolüolmuştur. Antik kaynaklaragore Miletliler doksan koloni kurmuşlardır. Bunlardan en önemlileri Misirda Naukratis, Marmara Denizi'nin güney kiyısıinda Kyzikos ve Karadeniz bõlgesinde Sinop, Amisos ve Olbia'dir. M.O. 7. yüzyıl sonu ve 6. yüzyıl başlarinda yaşayan ünlü tiran Thrasyboulos, Lidya krallarından Sadyattes ve Alyattes'in saldırılarıina başarıyla karşı koymuştur, Bati kültürünün kurulmasında atilan ilk adımlar, özellikle pozitif bilim alanindakiler Milet'te gerçekleşmiştir. Thales, Anaximandros ve Anaximenes gibi doğa düşünürleri, ünlü tarihçi ve coğrafyacı Hekataios, kent planlama uzmanı Hippodamos ve Ayasofya nin mimarlarindan biri olan Isidoros Milet'in yerlilerindendi. Perikles'in sevgilisi Aspasia da Miletlidi. M.O.5. yuzyılin sonuna doğru Atina, Milet alfabesini resmen kabul etmiş ve bundan böyle de Hellenlerin ana yazı sistemi oluşmuştur. Milet M.O. 546'da Lydia başkenti Sardes ile birlikte Perslerin eline geçmiştir. lonia ayaklanmasının öncüsü Milet, öteki lon kentlerinin yardimiyla Sardes'in aşağı kentini M.O. 499'da yakmıştır. Perslerle yapilan Lade Savaşı'na da seksen Milet gemisi katılmiştır. Sonunda Milet, donanmasını yitirmiş ve zaferi kazanan Persler M.O. 494'de kenti yakip yıkmışlardır. Halkın bir kismi esir alinmiş ve Dicle ağzindaki Ampe'de oturmaya zorlanmiştır. Bu olaydan sonra Milet, lon kentleri arasındaki önderliğini kaybetmiş ve önceki gücünü bir daha kazanamamiştir. Klasik Dönem'de önemi büyük ölçüde azalmiş olmasıina karşıin Milet, Hellenistik Dönem in ticaret ve sanat alanında en başta gelen merkezlerinden biri olmuştur. Roma Çağ'nda bagimsiz bir kent olarak Asia Eyaleti'nin, yani Bati Anadolu'nun belli başlı metropollerinden biri sayılmıştır.

Milette ilk kazilar 1899 da Th. Wiegand tarafindan başlatilmiştır. Birinci Dünya Savaşi nedeniyle çalışmalara ara verilmiş ve 1938 de Carl Weickert telkrar kazılara başlamiştir. Kesintiye uğrayan kazilar yine Weickert başkanliğinda lkinci Dünya Savaşi ndan sonra yürütülmüştür. Son yıllardaki kazılar Profesör G. Kleiner ve Müller-Wiener tarafindan yürütülmüştür. Çalışmaları şimdi Volkmar von Graeve yönetmektedir.Tiyatro (Şek. 347, No. 1). Miletin görkemli tiyatrosu, profesör Friedrich Krauss'in "Das Theater von Milet, Berlin 1973" adlı mükemmel kitabinda yayınlanmiştır. Krauss Hellenistik Dönem'de gerek skene ile proskenion, gerekse cavea için birbirini izleyen dört inşa evresi saptamiştıir. Hellenistik Donem de yalniz 5.300 kişilik oturma yeri vard.

Hellenistik taş işçiliğini ayırdedebilen ziyaretçiler daha sonra Roma Çaği'nda eklenmiş olan duvarların arasındaki Hellenistik duvarları kolaylıkla görebilirler. Tiyatronun ön yüzü bugün 140 m. genişliğindedir ve auditoriumun yüksekligi de 30 m'ye ulaşır. Roma Çagi'nda günümüzde görülmeyen üst galerilerle birlikte auditoriumun yüksekliği 40 m'yi buluyordu. Antik çağda deniz kiyısında yer alan tiyatronun bu kolossal yapIsi herhalde çok etkileyiciydi. lk yapi 4. yüzyılda inşa edilmiş ve sonradan Hellenistik Dönem'de genişletilmiştir; Roma Çaği'nda ise günümüzdeki ölçülerine ulaşmiştır. 15.000'den fazla kişilik oturma yeri olan tiyatroda imparator yeri en alt sirada bulunuyordu. Oyunlar sirasinda gerilen bir tenteyi dört sütun taşıyordu. Bu sütunlardan ikisi bugün de yerinde durmaktadir (Lev. 108 b). Hellenistik Dönem'den ónceye, Arkaik Dönem'e değin uzanan kent duvarlarının kalıntıları tiyatronun ön yüzú altinda kalmıştır. On yüzün doğu ucuna yakin bir yerde proskenion ile ayni doğrultuda duran bir Arkaik kule kolaylıkla görülebilir. Alman kazıcılar sahne üzerinden geçen Bizans Gaği kent duvarinı kaldırmışlardır. Bu duvardan geride kalanlar tiyatronun hemen ustundeki yamaçta görülmektedir. Tiyatronun karşısindaki düzlükte 15. yüzyılin başına, Selçuklu Donemi'ne ait bir han vardir. Giriş katinda ahirlar, üst katta ise yolcular için odalar bulunmaktadır.

Daha önce sözü edilen Bizans kalesinin altinda, doğu yönde Hellenistik bir yapı yer almaktadır (Sek. 349, No. 2). Burasi õlumúnden Sonra tanrilaştırilan bir kimse için yapilmiş bir tapınma yeridir. Yapinin dogu ve bati yanlarinda odalar, orta alanında ise yuvarlak bir mezarın bulunduğu bir avlu yer alir.Arkeoloji literatüründe Aslanlar Körfezi olarak adlandırilan koy, antik çağlarda kent savunmasi açisindan stratejik öneme sahipti (Şek. 347). Son derece dar olan girişi zincirle kapatilyor ve boylelikle çok iyi savunulan bir deniz üssü elde ediliyordu. Iaştan yapilmiş iki aslan heykeli (Sek. 347, No. 3, 4), girişin iki yaninda duruyor ve limanı sembolik biçimde koruyorlardı. Hellenistik Dönem'de yapılan bu aslanlar bugün de eski yerierinde durmaktadırlar.

Klasik Dönem'de Milet (Şek. 348). Aslanlar Koyu'nun gemilerin korunmasina ve barinmasıina çok uygun durumda olması, ilk yerleşmenin hiç olmazsa bir bölümünün bu liman civarinda kurulmuş olduğu düşüncesini uyandırmaktadıir. Ancak bu kesimde kent M.O.5. yüzyılın ilk yarisından başlayarak, büyük imar çalışmalarına sahne oldugu için ilkuruluşa ait izlere hiç rastlanmamış, yalnız Arkaik Dönem'den birkaç kalınti elde edimistir. Buna karşin Hellenistik Dönem'de liman çevresinde kullanıilan yapilardan (Şek. 348) önemili bir kısminın Klasik Dönem'de yani 5. ve 4. yüzyıllarda inşa edimiş oldugu saplanmiştir. Liman stoasi (9), küçük pazar yeri (12) ve kuzey agoranin (13) güneybatisindaki prytaneion, olduklari gibi, Delphinion (10) ise batı yarısı ile bulunuyordu. Dikkat edilirse M.O.5.yüzyılin ilk yarısinda inşa edilmiş olan Athena Tapinağı da ($ek. 347, No. 31) Aslanlar Limani'ndaki yapilar gibi doğu-bati doğrultusundadır. Böylece Hellenistik Dönem'deki düz caddeli kent planının, eski yazarların anlattiği gibi daha 5. yüzyılın ilk yarşinda Miletli Hippodamos tarafindan saptandigi anlaşilmaktadir. Hellenlere gore dik açiil sistemlerle kurulmuş kent planının yaraticısı Hippodamos'tu ve kendi doğduğu kentteen başka M.0. 445 yılında Piraeus'u, arkasından da 445-444'te bugünkü Taranto Körfezi'ndeki Thourioi kentini aynı ilkelere göre yeniden inşa etmişti. Milet in M.O. 494 yilında Persler tarafından tahrip edilmiş olması, Hippodamos'un yepyeni bir plani gerçekleştir mesine olanak sağlamıştı. Gerçekten Piraeus ve Thourioi da tamamen yeniden kurulmuş kentlerdi. Aslında Hippodamos'un bu tür kent planinin yaraticısi olmadığı bilinmektedir. Çünkü düzgün caddeli bu plana göre kurulmuş Ninive ve Babil gibi kentler Yakındoğu'da bulunuyordu. Ayrica yukarida söylediğimiz gibi lonia'da Eski lzmir, daha M.O.7. ve 6. yüzyıllarda dik açı ilkesine göre kurulmuş bir kenttir. Bununla birlikte Hippodamos,bu tür şehir planlamasinı bir sisteme sokan buyuk bir şehircidir.

Hellenistik Dönem'de Milet (Şek. 348, 352). 2 1/2 km. uzunluğundaki bir yarımada (Sek. 347) üzerinde kurulmuş olan Milet bin yıldan çok bir zaman süreci içinde, dünyanin en önemli ve en güzel kentlerinden biri olmuştur. Ozellikle kentin merkezinde Hellenistik Dönem ve Roma Çağı boyunca inşa edilen eserler, mimarlik tarihinde önemli yerleri olan yapitlardir. Limanin güneyinde 160 m. uzunlugunda Hellenistik Dönem'de inşa edilmiş Dor düzeninde bir stoa (Şek. 348, No. 9) bulunmakta idi. Stoanın önünde 64 sütun ve içinde 30 dükkân vardı. Stoanin doğusunda yer alan Delphinion (10), kentin en büyük kutsal merkezi idi. Burada Apollon Delphinios'a tapiliyordu. Hellen dilinde delphis yani yunus baligi, akililiği ve müzik severliği yüzünden Apollon'un kutsal hayvanı olarak bilindiği için, bu tanrı bir çok sifatinin yanisira özellikle denizcilerin ve gemilerin koruyucusu olarak kabul olunuyordu. iIk temenos Arkaik Dönem'de yapilmiştir, ancak bugunku kalintilar Hellenistik Dônem de inşa edilmiş, üç yani stoalarla çevrili yapinın (Sek. 348, No. 10) Roma Çaği'ndaki değişikliğe uğramış haline ($ek. 349, No. 10) aittir. 50 x 60 m. ôlçüsündeki temenosa Hellenistik Dönem'de batidaki üç kapı ile, Roma Çagr'nda ise aynı yöndeki bir propylon ile giriliyordu. Stoalar Hellenistik Dönem'de Dor, Roma Çaği'nda ise Korinth düzeninde idi. Avlunun içinde bir sunak, bir yuvarlak yapi ve uç exedraya ait temel kalıntisı ile birlikte ayrica dört tane de taşınabilir sunak bulunmuştur. Avluya batidan girilince hemen önde ve ortada görülen dikdörtgen temel kalıntısi, temenosun sunağına aittir (Şek. 348, No. 10). Kazilar sirasında ele geçen ve bu yapiya ait olduklari anlaşılan eşsiz güzelikteki köşe akroteri ile bazı korniş parçaları, sunağın M.O. 6. yüzyılın ikinci yarisinda yapilmiş olduğunu açıklamaktadir. Taşınır yuvarlak sunaklar da Arkaik Dönem'e aittirler. Bunlardan bir tanesi digerlerinden daha eski olup, sunak temelinin doğusuna karşi durmaktadır. Yazitından anlaşildiğinagöre sunak, tanrı kadin Hekate'ye sunulmuştur. Sunak temelinin doğusunda görülen karşılıklı iki exedra, yani heykel koymaya ve ayrica oturmaya yarayan yarim daire şekilli iki platform Hellenistik Dönem'dendir. Her iki exedranin doğusunda yer alan büyük daire şekilli temel, yuvarlak ve yüksek bir kaide üzerinde duran sütunlu bir yaplya, olasilikla bir Heroona aittir. Daire şekilli temelin hemen altinda, biraz önce soz konusu olan exedralarin bir eşi yer almaktadır. Bu nedenle Heroon olarak düşünülen yuvarlak anit, Geç Hellenistik Dönem'den ya da Roma Çaği'ndandır.
Anilan Apollon Delphinios'un temenosu ile liman stoasi arasinda, Roma Imparatorluk Döneminin başlangicinda inşa edilmiş olan 16 sütunlu liman kapisı (11) bulunuyordu. Limanin hemen güneyine düşen alan, kentin merkezi olup, burada bulunan kuzey agora (13), gymnasion (17), bouleuterion (20) ve güney agora (24) M.O. 2. yüzyıldandirlar. Bu devirde kuzey agoranin dogu stoasi yoktu ve burasi bir duvarla kapalıydi. Avluya bir propylondan giriliyordu ($ek. 348, No. 13). Agoranın tapinağı, batı stoanın ortasında bulunuyordu. Bu tapinak önünde dört lon sütunu bulunan bir prostylostu. Bir tapinagin stoa içine oturtulmasi ornegini, Priene'de Zeus Olympios temenosunda gõrmuştuk (Şek.341). Bergama agorasindaki tapinak da aşaği yukarı ayni düşünce ile, bir agora duvarnin dibinde yer almaktadır ($ek. 286, No. 22). Bunun bir Hellenistik Dönem özelliği olduğu anlaşilmaktadir. Gerçekten, Milet kentinin kuzey agorasındaki bu tapinagin dört İon sütunundan oluşan ön yüzü de bir Hellenistik Cağ özeliğidir. Ayni şema, yukarida değinilen Priene tapınağında (Sek. 341), Bergama daki birçok tapinakta (Sek. 295) ve Magnesia'daki Zeus Sosipolis Tapinağr nda (Sek. 333) da görülür. Milet li mimarlar çok güzel bir görünümü olan bu yapi tipini yeğlemişlerdir. Dört sütunlu prostylos ön yüz, gymnasionda ve bouleuterionda da görülmektedir (Sek. 348, No. 17, 20). Kuzey agoranın batisindaki kare planlı 27 x 27 m. ölçüsündeki kolonadlı küçük avlu, dört yanindaki dükkânlarla bir pazar yeri idi. Gymnasion (17) bir propylon ve bir palaestra ile beş okuma odasindan oluşuyordu (Sek. 350a). Kazıyı yapan arkeologların çalışmalardan sonra ortaya çikan kalıntiları toprakla örtmeleri nedeniyle, planı belirgin bir şekilde saptamak guçleşmişse de yapının ana hatları görülmektedir. Okuma odalarınin şekilleri ve bir bütün olarak siralanışları, Priene'nin aşaği gymnasionunu anımsatmaktadıir. Burada da Ephebeion ortada olup, oradaki gibi İon düzeninde iki sütunla dişariya açılıyordu. Ayrica Milet te, Priene'de olduğu gibi okuma odalarinin önündeki sütunların arasi, diğer yöndeki kolon adlarınkine oranla çok daha açık idi. Böyle olunca okuma odaları daha çokişık aliyordu.

Gymnasionun propylonunu dört sütunlu bir lon prostylosu olarak Bergama ve Priene örnekleriyle karşilaştırmiştık. Anitsal giriş kapisinin, ayrica Bergama Athena Temenosunun ll. Eumenes tarafindan yaptırilmiş olan propylonuna çok benzediğine de işaret etmek yerinde olacaktır (Sek. 289). Milet gymnasionunda da eksen düzeninin etken olduguna, bu kitabın Hellenistik kisminda değinmiştik. Gerçekten ephebeionun iki sütunu,propylonun ön ve iç sütunları ile olduğu gibi, kuzey stoanın ortadaki iki sütunu ile de ayni dogrultu üzerindedir. Bu eksen düzeninin Hellenistik mimaride Hermogenes zamanında ozellikie onun eserlerinde görüldüğünü de yukarida sözü geçen yerde kaydetmiştik. Gymnasionun yapiliş tarihi konusunda yazıtlar bilgi vermemektedir. Bununla beraber propylon, eksen düzenine uyum bakimindan Bergama ve Magnesia' daki yapılarla, plan Dakimindan da Özellikle Priene'deki aşagi gymnasion ile karşilaştırilinca, söz konusu yapinin M.O.2. yüzyılda inşa edildiği anlaşılmaktadır. Yerde görülen sima parçalarıin ın üzendeki palmet ve akanthus yapraklarinin işlenişi de bu tarihlemeyi desteklemektedir.

Bouleuterion (Sek. 348, No. 20; Sek. 351). Bu yapi bir propylon, bir kolonadli avlu ve auditoriumdan oluşur (Sek. 351). Propylonun sütunları Korinth düzenindedir. Propyonun frizi, savaş malzemeleri tasvir eden kabartmaları içermekte olup, Bergama daki ll.Umenes tarafından yaptırilan Athena Temenos' u propylonunda ve stoalarında gorulen dellerin küçük bir örneğidir (Sek. 289). Propylonun üç ayri girişi vardir. Avlunun uç yanını Dor düzeninde stoalar çeviriyordu. Ortadaki mezar Roma Çaği'ndandır (Sek. 351 No.20). Avlunun batısında toplanti odası bulunuyordu. Buraya avludan dört kapı ile giriliyordu. Toplanti salonunun batı yönünde de iki kapisi vardi; buradan girenler iki merdiven çikarak salonun üst oturma sirasina ulaşıyorlardı. Ahşap olan çatiyı duvarlarla birlikte dört ion sütunu taşıyordu (Şek. 351). Auditoriumda 1.500 kişilik oturma yeri vardı. Salonun batı duvarinda pencereler oldugu düşünülmektedir. Diş duvar yüzünün üst yanlarinda yarım sütunlar kullanilarak yatay olan görünüm dikey hatlarla değiştirilmiş, ayrica durgun bir kütle yerine hareketli duzeyler elde edilmiştir. Diş duvarlarin alt yarisiı Hellenistik Dönem'in güzel taş işçiliği ile işlenmiştir. Bouleuterionun avluya bakan architravI Üzerinde bulunan yazittan anlaşildığina góre yapiyi, Suriye kralı Antiochos Epiphanes yaptirmiştır. Buna göre yapi, bu kralın egemen oldugu M.O. 175-164 yıllarında inşa edilmistir. Yukarida değindiğimiz propylon frizindeki savaş malzemeleri tasvirli kabartmaların, II. Eumenes'in (M.O. 197-159) yaptirdiğı örnekleri (Şek. 289) taklit etmeleri de bu tarihlemeyi doğrulamaktadır. Bouleuterion avlusunun ortasinda bugün görünen kalıntlar Roma Çaği'nda inşa edilmiş bir heroona aittir (Sek. 351). Gymnasionda gözlenen eksen düzeni burada da görülür. Propylonun orta sütunları ile orta girişi aynı doğrultudadir. Bu düzenlemeye uymak için, doğu stoanin orta sütunlarinin arası geniş tutulmuş ve onlar da ayni eksen üstüne oturtulmuştur. Dikkat edilirse, toplanti salonunun "orkestra"'sı da bu simetrik düzenlemeye uygun düşmektedir (Şek. 351).Güney Agora (Sek. 348, 349, No. 24). Kentin bu pazar yeri, Hellenistik Dönem'de 164x 196 m. ölçüsünde çok büyük bir kolonadlı avlu olarak inşa edilmiştir. Agoranin tümü kazılmamış olmakla beraber, planı tam olarak ortaya çıkarılmıştır. Planda görüldüğu üzere, daha Hellenistik Dönem'de agoranin dört yani stoalarla çevrilmişti. Ancak, kolonadlar birbirinden ayri üç yap etkisini uyandırırlar. Oysa her üçü ayni inşa plan içinde yapilmiş olup, Dor düzenindedirler. Doğu stoa önlü arkalı olmak üzere 39 çift dükkândan oluşuyordu; şöyle ki dükkânların bir yarisi doğuya, öteki yarisı batiya, yani agora avlusuna açiliyordu ($ek. 349). Agoraya açilan dükkänlarin arkalarinda ayrica birer depoları da bulunuyordu. Güneybatı stoasınin güney yönünde 19 dükkân bulunuyordu; bunlar düzensiz bir şekilde biri dişarıya, öteki içeriye olmak üzere yer almaktadirlar. Güney agoranin her üç stoasi da bouleuterion ve gymnasionla aynı plan sistemi içerisinde, onlara uygun bir düzenle yer almiş olduklarindan, belli ki aynızamanda, yani M.O.2. yüzyilin ortalarinda inşa edilmişlerdir. Güney agoranın ve bouleuterionun bati yönleri boyunca uzanan depo yapisi ($ek. 348, 349, No. 25) da, plandaki yerinden kolaylikla anlașllacaği üzere Hellenistik Dönem'de inşa edilmiştir. Stadyum.Bu yapı ($ek. 347, No. 29) yukarida söz konusu olan şehir planlamasi sirasinda yani M.O. 2. yüzylin ortalarında inşa edilmiştir. Yönü bouleuterionunkine paralel,kuzey ve guney agoralara ise diktir (Sek. 347). Ayrica Roma Çaği stadyumlarında oldugu gibi uclari yuvarlak bitmez. Birbirlerine paralel karşıli kl iki kanat, güney agorada gör dugumuz duzeni anımsatan bir biçimde, birbirinden ayn iki yapi etkisi uyandırmaktadır.

Gerçekten stadyumun doğu ucunda gün işiğıina çikarılmış olan duvar parçasI, güzel kesme taşlari ve Özenli işçiliğile Hellenistik Dönem özelliği gösterir. Ayrica stadyumun içeriye bakan kapisi, hem planı hem de bezemeleri ile Hellenistik özelliktedir. Buna karşın stadyumun doğu kapisi Roma Çaği'ndandr. Stadyumun boyutları 191 x 29,5 m. olup,15.000 kişilik oturma yeri bulunuyordu. Roma Çagi'nda Kent Merkezi (SŞek. 349, 353). Milet, Roma Imparatorluğu'nun ilk yillarindan başlayarak yeni imar çalışmalarına sahne olmuştur. Stoa kanadının kuzeyindeki bazilika biçimli yapi, avlusu ile birlikte, Roma Çaği'ndan bir synagog (Sek. 349, No.7) olarak tanimlanmaktadır. Stoanın güneybatı köşesindeki 40 kişilik tuvalet Roma Çagındandir. Bu yapi kitabimızdaki planda gösterilmemiştir. Stoanıin bati kanadinın kuzeyinde bir liman aniti bulunuyordu (Şek. 349, No. 8; Şek. 353). Bugün, yuvarlak kaidesi ile bazi parçalari korunmuş olan anit, bulunan bir yazita göre Milet halkı tarafindan bir imparatorun, büyük bir olasılıkla Augustus'un onuruna dikilmiştir. Berlin Müzesi'ne götürülen ve ayrica halen yerde yatan parçalardan anlaşıldiğına göre, yuvarlak kaidenin üstüne hafif içbükey ve üçgen şekilli bir ikinci kaide geliyor, onun üzerinde bir gemi yer aliyor ve en üstte de bir üçayak yükseliyordu. Yine ele geçirilen parçalardan anlaşıldiğina göre ant, triton ya da çeşitli küçük deniz tanrilarını tasvir eden kabartmalarla süslüydü (Şek.353). Liman anitinin 15 m. kuzeyindeki üçgen şekilli kalıntı (Sek. 349, No. 6) yazitina göre Grattius adlı bir Romalının onuruna dikilmiştir. Liman anitina çok benzeyen bu küçük yapinin farkliliğı yalniz yuvarlak kaidesinin olmayişı idi. Doğrudan doğruya, üç cephesi içbükey bir anit olarak yükseliyordu (Sek. 353).En erken Roma Çağı yapılarından biri delphinion ile liman stoasi arasinda M.S. 1. yüzyılın ilk yarısında inşa edilen 16 sütunlu liman kapisidir. Kapinin orta girişi 3,84 m. genişligindeydi ve her iki yaninda dört çift sutunun oluşturduğu yan girişler vardi. Kapidan güneye doğru geçildiğinde 28m.genişliginde görkemli bir tören caddesine (15) ayak basililyordu. Ayrica caddenin her iki yaninda 5,75 m. genişliğinde yaya kaldırımları vardı.

Claudius'un hakimiyeti altındaki Anadolu'nun baş mali görevlisi Cn.Vergilius Capito tarafindan hamamlar (16) inşa ettirilmiştir.lon düzenindeki bir stoa(14) ise, Tiberius Claudius Sophanes tarafindan yaptırilmıştır. Bu stoa kuzey agoranın karşisinda ve yukarida değindigimiz hamamlarıin batisinda bulunmaktadır. Yapı 100 m. boyunca gymnasionun guney ucuna değin uzaniyordu. Stoanin içinde, caddeye açılan dükkânlar bulunuyordu (Sek. 349). Stoanıin sütun kaidesi, tamburları ve başliğı ören yerinde birbiri üstüne konmuş durumda görülmektedir. Capito hamamlarinin iki katlı stoalarla çevrili palaestrasi gymnasion ile delphinion arasında yer aliyor, yikanma odaları ise doğuya doğru uzani yordu. Anayolun cephesini palaestrave londüzenindeki stoa (14) ile paylaşan küçük hamamlar 15. yüzyılın başında, Selçuklu Donemi' nde yapilmişlardır. Oldukça iyi korunmuş olan bu hamamlar planda gösterilmemiştir. Yukarida deginildiği üzere Capito hamamlarinin palaestrası iki katlı kolonadlarla çevrilidir. Asil yapiya ortadaki ön odadan giriliyordu. Burasi tepidarium yani ilıklık bölümüydü. Sağdaki ve soldaki odalar apoditerium (soyunma yeri) idi. Girişin doğusunda, yapinin ortasinda yer alan salon ve onun doğusundaki yapinin en büyük salonu, caldariumu oluşturuyordu. Kuzey agora ancak M.S.2. yüzyılda degişiklige uğramıştır. Doğu yöndeki propylon yıkilmış ve agoranın bütün doğusu boyunca sirt sirta vermiş iki sıra dükkânlar inşa edilmiştir. Bugün yerinde görülen harçla yapilmış in situ duvarı kalıntıları bu duvarlara aittir. Bouleuterionun önünde yer alan iki önemli Roma Çağı yapısı, Nymphaion yani çeşme (21) ile güney agoranin kuzey kapısidır (22). Her iki yapI da M.S. 2. yüzyılda inşa edilmişlerdir (Sek. 349). Çeşme yapisinin önemli bölümü halen ayakta olup, ön yüz süslemelerine ilişkin bazı parçalar yerde yatmaktadır. Güney agoranın kUzey kapisı (22) daha çok zengin mimari süslemeli bir ön yüze sahipti. Alman arkeologları bu yapiya ilişkin mimarlik parçalarını Berlin Müzesi'ne götürüp orada restore etmişlerdir. Yapinin yerinde bugün yalniz temelleri kalmıştır. Girintili çıkintl önyüz görünümleri olan bu iki Romayapı Si ile, uyumlu on cephelere sahip bouleuterion ve gymnasion güzel bir zitlık oluştururlar. Cesmenin oluklarindan akan bol suyu, kolonadların gölgeli gezi yerleri, lonia nin sicak gunleri için serinletici ve dinlendirici idi. Kent merkezindeki diğer Roma ve Bizans Çaği vapilari şunlardir: Güney agora kapısının doğusundaki bazilika tipi yapı (23) bir Bizans kilisesidir. Bouleuterionun avlusunun kuzeyine bitişik küçük ince uzun bina, olasilikla Roma Imparatorluk kultleri için inşa edilmiş kutsal bir yapidır. Bouleuterionun auditoriumunun hemen kuzeyindeki megaron biçimli yapı bir asklepieion olarak tanimlanmaktadir.
Güney agoranin bati ucunun 60 m. ilerisindeki yapı bir heroondur (26). Yine güney agoranin batisindaki ince uzun depo binasınin ucuna paralel olarak yer alan üç nefli, önü portikolu yapi Serapis (27) Tapinagi'dır. Faustina Hamamı (28) güney agoranin batisindadir. Serapis Tapinaği ile Faustina Hamamları arasında Justinianus Dönemine ait kent duvarinin uzun bir parçası bulunmaktadır.

Faustina Hamamları (Sek. 349, No. 28). Çok iyi korunmuş olan bu yapi, Hippodamos'un kent planina uymamaktadır. Hamamin palaestrası kareye yakin bir biçimde olup 77,50 x 79,41 m. boyutlarindadır. Avluyu çevreleyen kolonadlar Korinth düzenindedir. Palaestradan uzun bir salon olan apoditeriuma (soyunma yeri) geçiliyordu. Apoditeriumun kuzey ucundaki nişlerde bulunan musa (genç kiz) heykelleri halen Istanbul Arkeoloji Müzeleri'ndedir. Apoditeriumdan üç odadan oluşan frigidariuma, yani soğukluğa giriliyordu. Frigidariumun orta salonunda büyük bir havuz bulunmaktadir. Burada çeşmeişlevi gören, bir nehir tanrisi ve bir aslan heykeli orijinal yerlerinde durmaktadır. Soğukluktan hamamin güneydoğusundaki apsisli iki büyük salonu içeren caldariuma, yani sicakliğa ulaşlyordu. Alt boş olan iki oda güneydeki külhanlardan gelen sicak hava ile isitilyordu. Sicak hava ayrica duvarlar içindeki künklerden de geçerek bu salonlarıin isınmasini sağlilyordu. Sicaklikta yıkananlar büyük caldariumun batisındaki tepidariuma, yani thklik bölümüne gelip, oradan da hamama girerken giysilerini biraktikları apoditeriuma donüyorlardı. Kazı sirasında bulunan yazıtlardan, hamamı yaptıranın Marcus Aurelius'un (M.S. 161-180) karısı ll. Faustina olduğu anlaşılmaktadır.

lyas Bey Camii. Milet'i ziyaret edenlere görmeleri öğütlenecek en önemili eserlerdendir, güney agoranın (24) güneyindeki llyas Bey Camil'dir. Ozenle yapılmış ve ustalikla sergilenen mermer işçiliğe sahip bu denli güzel, eşsiz bir diğer yapı bulmak zor olsa gerektir. Ozellikle tektonik bir ögeden ötekine geçişte kullanilan bezemelerin ve ayrıntlarn seçilişinde ve biçimlendirilmesinde ulaşılan başarı çok etkileyicidir. Stalaktit başliklar,mermer pencere kafesleri ve renkli mermer yüzeylerde görülen pariltilar çok çekicidir. Mihrap başlibaşına bir şaheserdir. M.S. 1404 yilinda tamamlanmiş olan cami 18,30X 18,30 m. boyutlarında kare bir plan üzerinde oturan kubbeli bir yapidır. Burada kare plandan kubbeye geçiş pandandif bir konstrüksiyon uygulamasıyla gerçekleştirilmiştir.

Eski Milet (Şek. 347). Yukarida tiyatro temellerinin altında görünen bir Arkaik kule Delphinionda ortaya çikan Arkaik kalintilara değinilmişti. Yarımadanin güneyinde Athena Tapinaği (31) civarinda ve Kalabak Tepe'de (Sek. 347, No. 32) önemli olçüde Arkaik buluntu ele geçirilmiştir. Böylece Arkaik Dönem'deki kentin buyük bir alanı kapladiği anlaşılmıştır. Eski lonia'nin en güçlü ve en zengin merkezi olan Miletin, aslında küçük bir alanda kalamayacağı bellidir. Kazı heyeti çalışmalarinin büyük bir bölümünü Arkaik Donem kenti üzerine toplamiştr. Yakinda çok önemli sonuçlar elde edileceği şüphesizdir.

KalabakTepe'deki (32) tapinağin yalniz cellasinin temelleri bulunmuştur (Sek. 347). eden ele geçen pigmiş toprak sima parçalarına gore yapı, M.O.6. yüzylin ikinci yarısında inşa edilmiştir. Bati agoranın (30) guneyinde bulunan Athena Tapinagi (31) 18 Hio boyutlarindadir ve M.O.5. yüzylin ilk yansında yapilmiştr. Tapinak kesin olarak podamos' un kent planina göre yerleştiriimiştir. Tapinagin bugün yalniz kaba taşlarıdan oluşan podyumu vardir, Ele geçen parçalardan, yapinin lon duzeninde oldugu górü Naos bir templumin antis olup, peristasis 6x 10 sütunludur. Bununla beraber vondhin Onerdiği şekilde peristasisin önde yani güneyde 6, arkada ise 7 sütunla temsil edilmesi de olasidır. Bilindiği gibi eski lon tapinaklarında ön yüz genellikle arka yüzden daha az sütunlu oluyor ve böylece sütun araları genişlediğinden tapinağa giriş ve çikış kolaylaşıyordu.Carl Weickert 1938 ve 1955-57 yıllarında Athena Tapinaği'nin hemen yanında kazilar yaparak Myken Dönemi'ne ait şehir duvarı ile ev kalıntilarini ortaya çıkarmıştır. Ayrica Myken yerleşmesinin altında Minyas seramiği içeren bir yerleşmeyi de saptamiştır. Burada yapılan kazılarda son olarak da Protogeometrik ile Geometrik seramik veren ve M.O. 900-700 yılları arasına tarihlenen eski bir Hellen yerleşmesi ortaya çikarilmiştır.